Haber

Cumhuriyet Mitinglerini ve 27 Nisan’da TSK’nın Laiklik Bildirgesi ile Başlayan Süreci Yeniden Anıyoruz

Bundan tam 16 yıl önce, 27 Nisan 2007’de Türkiye sancılı bir bahar yaşıyordu… İslami kökenli bir kişinin ilk kez Cumhurbaşkanı olma ihtimali, Türkiye’de laik kamuoyunu uyandırmıştı.

Bu süreçte AK Parti hükümetine karşı muazzam bir kampanya başlatıldı. Cumhuriyet mitingleri düzenledi. 27 Nisan gecesi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin laiklik bildirisi internette yayınlandı.

Süreci tüm detaylarıyla hatırlamaya hazır mısınız?

Bundan tam 15 yıl önce Ankara’da, Çankaya’nın bütün sırtlarından Anıttepe’ye çıkan yollarda; Orta yaşlı binlerce kadın, bakımlı saçları, şık ceketlerine iliştirilmiş Mustafa Kemal rozetleri, ellerinde Türk bayraklarıyla yürüyordu.

“Milliyetçi Teyzeler” olarak kodlanan bu kadınlar birer semboldür; ancak her yaştan ve cinsiyetten insanın katıldığı Cumhuriyet Mitinglerinin ilki 14 Nisan 2007’de Ankara’da yapıldı.

Mitinge katılan yüz binlerce insan, Laik Cumhuriyetin tehlikede olduğuna inanıyordu.

Bu inancın/endişenin/dehşetin tek bir nedeni vardı.

İktidarda ilk dönemini dolduran ve İslamcı köklerden gelen AK Parti, yeni Cumhurbaşkanını atayacak.

Saf bir “Atatürkçü” olan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görevi sona ermek üzereydi.

AK Parti’nin Meclis’te elde edeceği çoğunluk ile kendi Cumhurbaşkanı’nı seçecek olması, iktidar istikrarını siyasi iktidar lehine değiştirmeye başlayacaktır.

İşte tam da bu nedenle Türkiye 2007 bahar aylarına çok sancılı bir gündemle girdi.

Herkesin aklında aynı soru vardı. Yeni Başkan kim olacaktı? Recep Tayyip Erdoğan? Abdullah Gül? Yoksa laik kamuoyunun beklediği iktidar dışından tarafsız bir isim mi?

Tüm Türkiye bu sorunun cevabını beklerken, 12 Nisan’da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt da görüş bildirdi.

Cumhuriyetin değerlerine sözde değil özde bağlı bir Cumhurbaşkanı seçileceğine inanıyoruz” dedi.

Asker açıkça taraf tuttuğunu açıklayınca fitil ateşlendi. Hükümete karşı muazzam bir kampanya başlatıldı.

“Cumhuriyete Sahip Çıkın” ve “Tehlikenin Farkında Mısınız?” sloganıyla 14 Nisan’da Ankara’da yüzlerce dernek ve STK’nın desteklediği dev bir miting düzenlendi.

Organizatörler bir milyonun üzerinde katılımcı olduğunu belirtirken, Polis mitinge 570 bin kişinin katıldığını açıkladı.

Başbakan Erdoğan ise bu kitleleri “üst üste binmiş kıtalar” olarak tanımladı.

Financial Times, Ankara’daki mitingi haftanın en değerli etkinliği olarak ilan etti.

New York Times ise “Laik Türkler Sokaklara Çıktı” manşetini attı.

Mitingler, kampanyalar sürerken herkes ordudan saldırı gelir mi diye düşünmeye başladı.

Beklenen adım 27 Nisan Gecesi geldi.

Siyasi literatürümüze “E-Muhtıra” olarak geçen internet açıklamasında, laikliği koruyan TSK’nın seçeceği Cumhurbaşkanı’nın kendilerinin başkomutanı olacağı, bu nedenle Cumhurbaşkanı olması gerektiği ifade edildi. Kemalist bir insan.

Açıklama Türkiye’nin gündemine bomba gibi düştü. Herkes “Bunun bir geleceği var mı?” diye soruyor. diye sorarken AK Parti, beyannamenin bugüne kadar görülmemiş bir tavırla bir muhtıra olduğunu kamuoyuna duyurdu ve ileri demokrasilerde ordunun siyasete müdahale edemeyeceğini vurguladı.

Aynı günlerde Dolmabahçe’de perdesi bugün bile açılamayan son derece gizemli bir toplantı yapıldı. Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ile görüştü. Erdoğan, “Konuştuklarımız benimle mezara gidecek” dedi.

Türkiye; mitinglerin ve bildirilerin ortasında tarihinin en sancılı baharlarından birini yaşıyordu.

Bildirimden iki gün sonra; İkinci Cumhuriyet mitingi 29 Nisan’da İstanbul’da yapıldı.

Bütün bunlar olurken bir de seçim süreci başlamıştı. AK Parti, Cumhurbaşkanı adayı olarak Başbakan Erdoğan’ı değil, dışişleri bakanı olan Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’ü gösterdi.

İlk tip seçimler 27 Nisan’da 361 milletvekilinin katılımıyla yapıldı. CHP boykot etti. Abdullah Gül 357 oy aldı.

CHP 367 tezle seçimi Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı.

CHP’nin iddiasına göre; Başkan seçiminde milletvekillerinin en az 3/2’sinin (367 kişi) Genel Kurul’a katılması zorunludur.

Anayasa Mahkemesi CHP’yi haklı buldu.

Birinci tür oylamayı iptal etti.

Ve AK Parti sonunda muhalefete istediğini verdi…

Yeni Meclis’te Erken Genel Seçim yapılmasına ve Cumhurbaşkanı’nın seçilmesine karar verildi.

Seçim tarihi 22 Temmuz olarak belirlendi.

Tüm kamuoyu karşısında sahip olduğu tek güç olan AK Parti; insanlara koşmuştu.

Bu çok akıllıca bir taktikti çünkü iktidar süreci daha da gerginleştirmek yerine sandığa “mağdur” muamelesi yapmayı tercih etti.

Haftalardır evlerinize kapandınız, sessiz kaldınız; coşkulu Hükümet Karşıtı mitingleri sessizce izleyen seçmenler; 22 Temmuz gecesi sandık başında konuşan AK Parti’yi yüzde 47 oyla tek başına iktidara getirdi.

En büyük miting meydanlarda değil, sandıkta yapıldı; Haftalardır medyada eleştirilen iktidar partisi, Merkez Sağ oyların çoğunluğunu alarak daha güçlü bir şekilde iktidara geldi…

AK Parti; Ordu ve yargının devreye girdiği, halkın sahaya sürüldüğü, kendisine karşı geliştirilen son derece sert bir kuşatmadan demokrasi ve sandık sayesinde çıktı.

Coşkulu mitingler, öfkeli kalabalıklar, heyecanlı sloganlar, ateşli konuşmalar hepsi geride kaldı.

Abdullah Gül, 11. Cumhurbaşkanı seçildi.

Nisan ayında Tandoğan Meydanı’nda yüzbinlerin katılımıyla başlayan süreç, Ağustos ayında Gül’ün Çankaya’ya gitmesiyle son buldu.

Bugün Türkiye’nin mutlak hakimi ve en büyük otoritesi haline gelen Recep Tayyip Erdoğan’ın bu kuşatmadan “demokrasi” sayesinde çıktığını ve günün sonunda herkesin halkın kararına saygı duyduğunu hatırlatarak bitirelim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu