Haber

Türkiye El Nino Etkisiyle Daha Kuru Bir Sürece Girebilir

Türkiye Doğayı Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı hidrobiyolog Dr. Erol Kesici, ‘El Nino’ ​​veya ‘La Lina’ olarak adlandırılan okyanus yüzey sularının sıcaklığındaki büyük dalgalanmalar ve bunların neden olduğu atmosferik olaylardaki değişkenliğin Akdeniz ve Karadeniz’i olumsuz etkilemesi nedeniyle Türkiye’nin daha kurak bir döneme gireceği uyarısında bulundu.

TTKD bilim danışmanı hidrobiyolog Dr. Erol Kesici, ‘El Nino’ ​​olarak bilinen Pasifik Okyanusu’nun yüzey sularının sıcaklık değişimlerinden kaynaklanan ve birbirinin tam tersi olan karmaşık hava olaylarının tüm dünyayı farklı şekillerde olumsuz etkilediğini anlattı. Türkiye’nin de bu yaz El Nino’nun etkisi altına girdiğini belirten Dr. Son yıllarda şiddetli kuraklığın etkisi altına giren ülkemizin Akdeniz’den Karadeniz’e kadar daha kurak bir döneme gireceği bildirildi. Bu nedenle doğanın düzeni ve doğadaki su döngüsü doğa ile uyumlu olmalıdır.

TÜRKİYE TEHLİKE LİSTESİNDE İklim koşullarının aşırı yağış riskiyle karşı karşıya kalabileceği belirtiliyor.” Kesici, “Bu yıl ülkemizde yağışlar bahar sonu ve yaz başında giderek daha istikrarsız. El Nino etkisi Haziran ayında özellikle İç Anadolu’da, Akdeniz’in bazı kesimlerinde uzun süreli istikrarsız yağışlarla görüldü. Bu bağlamda rapor, bu tür olaylara hazırlanmak, ileriye dönük planlamayı kolaylaştırmak için bir temel oluşturuyor.” Kesici, “Bu daha yoğun yağışlara neden olabilir, bu da sel riskini artırır. Aynı zamanda buharlaşmayı artırır ve daha yoğun kuraklıklara yol açar. Tüm bu tahminlerin ışığında 1,5 ile 2 santigrat derece arasında 0,5 santigrat derece hayati önem taşıyor. 2 derece ısınırsak dünya çok daha kuru bir hale gelecek. Bunun ekonomilere, tarıma, altyapılara ve hava düzenlerine de etkileri olacak” dedi. Kesici, şu önerilerde bulundu: “Aşırı yağış olasılığı yüksek alanlar belirlenerek su akış yatağındaki pürüzler giderilmelidir. Bu konuda mutlaka erken uyarı sistemlerinin sayısı artırılmalıdır. Su kalitesinin iyileştirilmesi ve kullanılabilir su miktarının artırılmasıyla savunma ve kullanım istikrarının sürdürülebilirliği sağlanmalıdır. Doğal yaşam yok edilmemeli, yaban hayatı, biyolojik çeşitlilik ve ekosistem korunmalıdır. Sulak alanların doğal haliyle kullanımı azaltılmalı, su yatakları ve kanallarda sulak alan kullanımı azaltılmalıdır. Güneş, rüzgar, biyogaz ve yenilenebilir kaynakların kullanımı güç kaynakları arttırılmalıdır.

Kesici, yağmur toplayan bitki örtüsünün yok edilmemesi gerektiğini belirterek, “Sünger şehirler ve alanlar oluşturulmalı, bunun için yatay mimari, betonlama, asfaltlama artışı engellenmeli. Havadaki nemi tutacak ve artıracak ağaçlık ve makilik alanlar artırılmalı. Çiftçiye ‘çok su çok ürün demek değildir’ bilinci kazandırılmalı. Ülkemizdeki kuraklığın temel nedeni yağış azlığı değil, su israfı. verimli su kullanımında kullanılmalı ve israf edilmemelidir.”Gübre kullanımının bilimsel yönetimi ve atık salınımının en aza indirilmesi teşvik edilerek sağlanmalıdır. Tarımsal sera gazı emisyonları engellenmeli, teknolojik tarım mutlaka geliştirilmeli ve teşvikler sağlanmalıdır. Sel, sel, dolu veya fırtına-tornado tahmin edildiği anda tehlikenin etkisinden önce erken hasat teşvik edilmelidir” dedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu